Kayıtlar

2012 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Bir Yılın Son Demleri

Resim
Her yeni ayı bazen coşkuyla bazen de melankolik hallerde karşıladım kelimelerimle derken bir yılın daha sonuna geldik. 2012 neler aldın neler verdin şimdi tek tek düşünüp bulup da yazamam ama çift rakamları hep bir sevmişimdir o açıdan bir sempatim vardı sana karşı:) Yine dolu dolu güzel zamanlar geçirdim. Yeni yerler, yeni insanlar, yeni şarkılar, satırlar, dizeler... Hepsini heybeme doldurdum güzelce.  Yılın son deminde; Karadeniz'in kokusunu içime çektim soğuk soğuk, dalgaların bembeyaz köpüklerini hayran hayran süzdüm, bulutların gökyüzü tuvalindeki grili, mavili beyazlı Aralık tonlarına baktım ve dedim ki: Bu an güzel, bu anı yaşamak güzel... Derin bir nefes aldım buz gibi ama ferah ama tertemiz, yeni yılın yeni cümlelerini kurmaya hazırım. Bir de gülümsedim içimde biriktirdiğim bütün melekler için, güzel bir şarkı söyledim gözlerimi bile açamayacak kadar nağmeli içten. Yürüdüm ve yürümeye devam edeceğim hayatın sokaklarında nefesim yettiğince kah ağlayarak kah gülerek. O

Kasetler...

Resim
Bu akşam konser var. Haluk Levent'i dinleyeceğiz. İçimde bir neşe anlatamam. İlkokul ve ortaokul yıllarımı hatırlatıyor bana Haluk Levent şarkıları ve şiirleri. Upuzun saçlarımla çırpı gibi kara kuru bir küçük kızken kuzenlerimin peşine takılıp "canlı müzik" dinlemeye giderdim. Ne büyük mutluluk! Yaşımdan büyük işler yapınca kendini bir şey sanma yılları malum...Gitarlı abilerden gözümü alamazdım. Abilerimizden değil de gitarlarından tabi ki de:) Piyasadaki bütün şarkıları ezbere bildiğimi yazmama bile gerek yok. Vee Hopa'daki kocaman taş evin ikinci katında denize doğru bütün pencereleri açıp müzik setinin başından ayrılmadığımız zamanlar. Kasetler dizilmiş sıra sıra. A yüzü B yüzü şarkı atlamadan dinliyoruz, deli gibi bağıra bağıra söylüyoruz son ses! Başta Haluk Levent olmak üzere Ahmet Kaya, Zülfü Livaneli konser kayıtları, Oya Boralar, Ezginin Günlüğü ve niceleri... Ama Haluk Levent'in yeri nedense hep farklı olmuştur benim için. Onun şarkıları gitarı elime

Düş Kafalı!

Resim
Ne yazmalı da ne anlatmalı pek bilemesem de akıp gidiyor hayat. Yeni insanlar, yeni yerler, içimize yerleşip oturan gitmekler, dilimize takılan şarkılar, bulut kıvamında hayaller.... Bir an derste kahkahalar içinde, bir an yollarda düşünceler içinde, bir an masa başında planlar içinde buluyorum kendimi. Ama çoğunda da ne yapacağıma hatta nasıl hissedeceğime bile karar veremez bir haldeyim. Artık sorgulamıyorum, ekibe katıldım deli başkanının yardımcısı olma yolunda büyük bir hızla çalışmalarımı sürdürüyorum, kaptırmam kimseye! Kızıyorum her şeye! İnsanca olmayan, içinde insana dair, insanlığa dair zerre bulunmayan her şeye kızıyorum. Tam bir DÜŞ KAFALIYIM! Aman koş yarış herkesi her şeyi süsle, sonsuz iyi niyetle kutsa!  Hangi diyarın kafasıysa bu! Neyse kısacası aklımda düşlerle, giderim buradan ilk seherde. Bilirim ki uzakta onarır yürek kendini uzakta bir yerde! Nerede mi? O da bende:) Bir de unutmadan Defne&Çinka Akustika'ya devam ediyor. Ona buna şuna kızıp bu

Hiç Bir Zaman

Resim
Yeni evime alışamamışken, kafam bilumum dünyadaki her şeye bozukken, ne düzene ne de insanlara bir mana vermezken, dünya rakı haftası gelip çatmış iken, havalar soğumuşken,beynim kıvrım kıvrım kıvranırken, ruhum güvertede salınırken, kalbimin akordu tutmazken, gitarımla aramıza kara kediler girmişken, okumak da çare etmezken, nakaratlardan sıkılmışken, yaz yaz yaz bir teze varamazken, bir yılın daha sonlarına gelmişken, ben konuşup konuşup hiç bir şeyi anlatmayı beceremezken; ancak bir Ortaçgil şarkısı anlatabilirdi beni: Sen git çay koy  Ben çok şaşırdım  Bu ev benim için biraz yeni  Sen şuraya otur  Ben de buraya  Birisi müzik koysun  Ya ondan sonrası?  Ya da hiçbir zaman  Zaten sözcükler kilitli  Sen bir şeyler ye  Ben de bol sigara  Bir tek renkler değişsin  Sen gözlerime bakıyor gibi  Ben kaçıyor gibi  Ya da tam tersi  Ya suyun öte yanı? Ya da hiçbir zaman  Zaten sözcükler kilitli  Laf arası sessizlikleri  Tedirgin ettiğinden beri 

Arkadaşım Badem Ağacı

Resim
Sen ağaçların aptalı  Ben insanların  Seni kandırır havalar  Beni sevdalar  Bir ılıman hava esmeye görsün  Düşünmeden gelecek karakışı  Açarsın çiçeklerini  Bense hayra yorarım gördüğüm düşü Bir güler yüz bir tatlı söz..  Açarım yüreğimi hemen  Yemişe durmadan çarpar seni karayel  Beni karasevda  Hemde bilerek kandırıldığımızı  Kaçıncı kez bağlanmışız bir olmaza  Ko desinler bize şaşkın  Sonu gelmese de hiç bir aşkın Açalım yinede çiçeklerimizi  Senden yanayım arkadaşım  Havanı bulunca aç çiçeklerini  Nasıl açıyorsam yüreğimi  Belki bu kez kış olmaz  Bakarsın sevdan düş olmaz  Nasıl vermişsem kendimi son sevdama  Vur kendini sen de bu güzel havaya 5 Mart 1983 Aziz NESİN

Hişt hişt!

Resim
Bu kadar da olmaz ki amma! Diş ağrıma inat sabahtan beri dilimde bir şarkı...Asansörde, durakta, dolmuşta, derste, yolda... "Uyan gönlüm hadi perdeni aç çilen doldu kafesinden kaç, uyan gel uykundan dünya aşk görsün, hişt hişt!"... Derken romantik Yavız da köri soslu tavuğuna demez mi hişt hişt... O zaman Burak Aksak'a teşekkürlerimizi Sait Faik'e de saygılarımızı sunalım ve Ezginin Günlüğü'ne de bir selam çakalım:)  Hişt, Hişt! Yürüyordum. Yürüdükçe de açılıyordum. Evden kızgın çıkmıştım. Belki de tıraş bıçağına sinirlenmiştim. Olur, olur! Mutlak traş bıçağına sinirlenmiş olacağım. Otların yeşil olması, denizin mavi olması, gökyüzünün bulutsuz olması, pekala bir meseledir. Kim demiş mesele değildir, diye? Budalalık! Ya yağmur yağsaydı? Ya otların yeşili mor, ya denizin mavisi kırmızı olsaydı? Olsaydı o zaman mesele olurdu, işte. Çikolata renginde bir yaprak, çağla bademi renkli bir keçi gördüm. Birisi arkamdan: -Hişt,dedi. Dönüp baktım. Yolun kenarındak

Son Ada

Resim
Yaşar Kemal'in deyişiyle Zülfü Livaneli bu romanıyla büyük kapıdan girmiş. Büyük bir eserin yazarı olmuş. Bir solukta okunan Livaneli romanlarından biri. Yurdumuzda olup bitenlerin bir ada üzerinden özeti. Başka bir deyişle miniatürkiye. Ağaçlar, martılar, tilkiler, yılanlar, leylekler bir de bakkalın çocuğu... Ama martılar:  "Soğuk mesafeli bir duruşları vardır; size yaklaşmaz, elinizden yem yemezler. Bu yüzden insanlar; bülbüller, kanaryalar, turnalar, Anka gibi hayali kuşlar, hatta kargalar üstüne bile türküler yakmıştır ama martılara türkü söyleyen hiç çıkmamıştır. Daha doğrusu, tek bir martı için değil, martıların deniz kenarında oluşturduğu toplu görüntüyü anlatan şarkılar yazmışlardır." Bir bildiri: Yasak tanımaz rüzgar Zincir vurulamaz martıya Bir de insan kalbine!   Alexander Puşkin Kanım hala tuzlu akar İstiridyelerin kestiği yerden Orhan Veli

Gezelim çilli güzelim;)

Resim
Çilli Güzelim;) Yirmilik dişimin ağrıları, ateşim çıkmış al al yanaklarım, kahkaha atmaktan resmen acıyan yüz kaslarım, bağır çağır ders anlatmaktan bitap boğazım, yağmurlu havanın gereği topuklu botlara geçişin ayaklarıma verdiği sızı, derken baktım; bir ayı daha geride bıraktık bırakacağız.Koş koş, yarış klavyenin başına geçtim; son bir gayret parmaklarıma kuvvet hadi bakalım. E yazacak çok şey birikmişken içimde mi kalsın hepsi acaba? Cıııkss! Kalmasın!:) Gözlerim yollarda amazondan beklerken kafademisyen  kitaplarımı, kendimi başucumdaki doğum günüsü kitaplığıma saldım. Öyle dünyalara girdim, o kada güzel okudum, o kada içlerine daldım ki; bulamadım kendimi. Zaten affetmiştim kendimi evvelinden, ooh üstüne bir de özgür bıraktım. O dünyalarda dolaşırken bir de çekirdek ailemi yanıma aldım ve uçtuk sıcacık masmavi bir diyara,  sarı bir masal sarayına. Şelalelerin altında sırılsıklam dilekler tuttum, meltem rüzgarı eserken çingiş pembe fıstık yeşil hamaklarda, ruhumu huşu i

Son Demlerinde Teşrinievvel

Resim
Tertemiz bir çarşaf ser; beyaz yumuşak bir yastık rüya istemem "renk renk battaniyemin" huzurundan başka Köşedeki minderde otur usul sesle bir şeyler anlat bana, bir şeyler söyle her şey eskisi gibi olsun ben hiç gitmemiş olayım* Gönlüm uçmak dilerken semavi ülkelere; Ayağım takılıyor yerdeki gölgelere* Hayatımın ana renkleriyle süslü bir Asl-ı teşrinievvel pastası Yemyeşil bir aşk-ı deryadır bazı bazı teşrinievvel Hikayesiz, seyirci kalmamak ve asla Mutsuzlar kervanına uymamak yeminiyle Dillere pelesenk bir şarkıdır teşrinievvel

Kuyara & Adako

Resim
"Bütün çağların trajedisi bu, Ku-ya-ra; 'Kumda yatma rahatlığı'. A-da-ko: 'Ağaç dalı kompleksi'. Şimdi kumda yattığım için kuyara diyorum. Daha da genişletilebilir. Kuyara, alışılmış tatların sürüp gitmesindeki rahatlıktır. Düşünmeden uyuyuvermek. Biteviye geçen günlerin kolaylığı. Ya Adako? Ağaç dalındaki, gövdeden ayrılma eğilimini fark ettin mi bilmem? Hep öyle öteye uzar. Gövdenin toprağa kök salmış rahatlığından bir kaçıştır bu. Özgürlüğe susamışlıktır. Buna ben 'ağaç dalı kompleksi' diyorum. Genç hastalığıdır. Çoğunlukla Kuyara dişidir. Adako erkek. Pek seyrek cins değiştirdikleri de olur. Ağaç dalı kompleksine tutulmuş kişi tedirgindir. İnsanların ağaç dallarını budayıp gövdeye yaklaştırdıkları gibi, yakınları onun içindeki bu Adako'yu da budarlar. Onu gövdeden ayırmak için ellerinden geleni yaparlar. Kimi insana ne yapılsa yararı olmaz. Asi daldır o. Ayrılır. Balta işlemez ona." Diyor C. ya da Aylak Adam. Kimsenin içindeki Adako buda

Şahane Günler;)

Resim
Şahane günlerden aktaracaklarım şunlar efendim: Intouchables - Can dostum, güzel bir Fransız filmi. Gerçek hayattan öyküler hep etkileyici oluyor zaten. Driss'in gülüşü için bile izlemeye değer sanırım. Artılarıyla eksileriyle hem gülümseten hem hüzünlendiren sıcak bir film. Bir de müzikleri var, filmden bile daha güzel denebilir:) Film faslını bitirdik, yeni müzikler keşfettik - ki üstteki sadece küçük bir örnektir - derken bir de baktım kim Karadeniz yollarına düşmüş de geliyor hasretle ve büyülü müziğiyle,kim? Cem Adrian! Siyah bir veda öpücüğünü pek dinleyemesem de 2007 yazı ve "Aşk bu gece şehri terk etti" albümünün şarkıları hatırına düştüm Trabzon yollarına. Garage Barı bulduk ve Cem'i beklemeye koyulduk. Ne bir eksik ne bir fazla sayı olarak mekana tam uyum sağlayan dinleyici kitlesi hoştu. Derken siyah takım elbiseli üç adam aramızdan usulca sahneye süzüldüler. Biri beyaz piyanonun başına, diğeri viyolonselin ve Cem de mikrofonun başına. Sa

İbrişim

Resim
Sen bu kentte yoksun Sen bu kente hiç gelmedin Adını bile duymadın bu kentin Seni arıyorum bu kentte İbrişim Seni sevdiğim zamanlarda sen daha yoktun Şimdi evinde değilsin biliyorum Yine de umutla telefon ediyorum Seni arıyorum bütün zamanlarda İbrişim Bu şiirlerin tadına varamayacaksın Gönderemediğim mektupları okuyamayacaksın Hiçbir yerde ve hiçbir zamandasın Yine de sana şiirler yazıyorum İbrişim Belki sen bu dünyada yoksun Belki ben hiç olmadım senin dünyanda Olmadığımız zamanlarda olmadığımız yerlerde Seni arıyorum olmadığın dünyada İbrişim 23 Ekim 1982 / Aziz NESİN

Aşkın Cep Defteri

Resim
Bazı insanların yüzü buralı değildir. Görür görmez anlarsınız. Çekip gideceklerdir, hem de ilk fırsatta. Dolayısıyla onlara bakarken onları yaşanan anın boşluğuna çivilemek istercesine bütün gözlerinizle bakarsınız. İleride anımsamanızı kolaylaştıracağına inandığınız dipdiri bir dikkatle bakarsınız. Sonradan yaşadıklarınız ne olursa olsun, ilk bakışta gördükleriniz doğru çıkar. Çekip giderler de gene. Yazınızda yazılıdır bu. Bakışlarınızda da. ... Tüketilene kadar kullanılmış aşkları daha çok hatıralar ağrıtırken, yarım yamalak kalmış aşklar yaşlandıkça başka türlü bir sızıyla yeniden yüze vurur. Olmamışlık başka türlü dokunur insanın içine. Yarım kalmışlık zamanın yetim boyutudur belki... ... Aşkın hakkı her zaman beraberlik olmuyor. Onunla ilgili hayal kuramıyor artık insan, ama o aşk yerinde duruyor. Sahipsiz, ama kapladığı yere sadık. ... Kalp ezberi. İçimde duran. ... Hayat hep sizi sahip olduklarınızla cezalandırır. Kalbi fazla olanların canı daha çok yanar. ... En k

Melankoli...

Resim
Bir adet Şarkı Okuma Kitabı - Bülent Somay, bir adet Aşkın Cep Kitabı- Murathan Mungan ve müzikadan rastlantı bir adet minik serçe şarkısı... Sonuç melankolik haller... Hoş geldin Ekim! Gerisi malum; Kasım, Aralık... Neyse biz yine Sezen'e kulak verelim: Lâl olmuş dilim benim Sen sor beni dağlara Sır olmuş sözüm benim  Kulak ver rüzgârlara Kendinden bul sen beni  Kendinden bil sen beni İster yüz sür yağmura İster anlat suya Kar kapamış yolları Yola sor, kara sorma Kendinden bul sen beni Kendinden bil sen beni Bu dünyanın sarhoşuyum çocuklar gibi  Sev beni anneni sever gibi Sır olmuş sözüm benim Kulak ver rüzgârlara İster yüz sür yağmura İster anlat suya Kendinden bul sen beni Kendinden bil sen beni Kar kapamış yolları Yola sor, kara sorma Dağlara sor beni Rüzgârlara sor beni Yollara sor beni  Kendinden bul beni  Kendinden bil beni

Hoşça kal Eylül!

Resim
Hayatımdan bir Eylül daha eksilirken Leonard Cohen'e kulak veriyorum ve Suzanne aklımda. Daha doğrusu Suzanne'in aynası.... Bülent Somay harikası "Şarkı Okuma Kitabı" sayesinde bütün bu düşler, düşünceler. Aynalar, ben'i görme çabası, günlük telaşlar, kırıklar dökükler, tatlı sürprizler, gelgitler, hala şaşırmalar, yeniden başlamalar, yollar yollar, üzümler, kümeler ve şarkılar şarkılar.... Derken sonunda sakin huzurlu bir gece, lacivert bulutlu gökyüzü , ılık bir rüzgar ... Ah Eylül senden ne geldiyse, benden ne aldıysan hepsi kabulüm hiç sesimi çıkarmam, çıkaramam; aramızı bozmam koşulsuz sevgi benimki!  And she shows you where to look   Among the garbage and the flowers   There are heroes in the seaweed   There are children in the morning   They are leaning out for love   And they will lean that way forever   While Suzanne holds the mirror  

Bitmesin Eylül!

Resim
Her ne kadar bu yıl harika bir konserle karşılayamadıysam da Eylülü fena bir başlangıç yapmadık;) Ama neden bu kadar çabuk geçip gittin de sonlarına geldik?Bütün ayları sana ulaşmak için yaşarken sen ne ara gelip geçtin Eylül söyle bana! Şimdi başlasın dönem gelsin sıkıcı Ekim ve devamı. Neyse diğer ayların mevsimlerin de boynunu bükmeyelim onlar da idare eder;) Bu gün ekinoks, yarın doğum günüm bir de yeni dönemimiz başlıyor. Hepsi güzel olsun en az Eylül kadar! Müzik olsun şiir olsun deniz olsun öylece aksın zaman;) Madem öyle kendime hediyem olsun bir şarkı da:  Yeni Türkü söylüyor efendim Eyvallah yediveren hayata!;)

CELTA!

Resim
Hayatımın ikinci yurt dışı tecrübesi ve en isabetli kararlarımdan biri kesinlikle CELTA. Nedenlerini anlatmaya çalışacağım birazcık. Anlatınca da CELTA ve onun güzel insanları hep hatırlanacak. Rize'den kalkıp Barcelona'nın Granollers'ine geldik. Geldik ve gördük ki sevimli mi sevimli bir okul sıcak mı sıcak insanlar. Cambridge School da kasabanın göbeğinde küçük, şirin bir bina. Enri sıcak gülümseyişi ve çat pat ingilizcesiyle karşıladı bizi ve daha sonra merdivenlerden tatlı mı tatlı bir kadın indi: Denise. Tutorımızla da elimizde kocaman valizlerle tanışmış olduk ilk dakikadan. Derken ev sahibemiz Maria teyzem geldi elinde çantası tin tin. Biz de çekçekli valizlerle peşinden düştük yola. Maria teyzem de konuşaklıdır maşallah ama Katalancamız olmadığı için başımızı sallaya sallaya devam ettik yürümeye. Yürürken bir yandan gözüme takılan mağazalar bir konser kalabalık neşeli insanlar... Derken Enginyers apartmanına geldik. Cadde üstünde kocaman bir binanın 6. katı evimiz o

Efkar karmasından seçmece...

Resim
Nasıl bir şarkıdır ki gecenin içinde alır götürür nerelere... Bir keman bir ud dertli dertli söyleşir derken muziptir notalar ve dolu dolu güçlü bir kadın seslenir birden. Arada tatlı tatlı gitarlar... Nasıl bir şeysin sen hem efkarlı hem sevimli. Dinlemelere doyulmaz! Sinan Kaynakçı'nın efkar karmasından:)

ListeSİZ - Zamana Sıkışmış

Resim
Dün bir ip geçirmiş boynuma Yakalamış sımsıkı Ardımdan sesleniyor Sen hiç bırakma bizi Dünü dinle Unutma sakın Onu çözmek zorundasın Yarın ellerimden tutmuş Koşuyoruz ardarda Yollar yollar boyunca Hep bulutlara doğru Yarını dinle Unutma sakın Onu görmek zorundasın Bugün omzuma çökmüş Sevimli ama çok ağır Tepemden bağırıyor En güzel an budur Bugünü dinle Unutma sakın Onu yaşamak zorundasın

Fonda müzik ömür boyu...

Resim
Modernistanın başkentinden Lazikanın ramadan zamanlarına geldim. Ne yaz ama! Şu anda müzik ömür boyu var fonda TRT müzik. Minderleri attım yere balkondan da tatlı tatlı esiyor rüzgar. Dedim ki bi lareyamı alayım kucağıma çünkü yazmak lazım. Bir de başucumda yüksek topuklar... Yeniden okuyorum nasıl satırlar nasıl gözlemler neler neler... Mungan iyi ki varsın demeyi ihmal etmiyorum tabi ki :) Hemen çarpıcı bir alıntı yapıyorum Yüksek Topuklardan: Dekorumuzda bir yanlışlık var. Memleket olarak dekorumuzda. Birdenbire  geçmiş günlerden birine gidiyor aklım. ...  Tam biz Maksim Gazinosu'nun önünden geçiyorduk ki, İtalyan fotoromanlardan fırlamışcasına şık giyimli bir çift çıktı içeriden. Adam, iyi dikilmiş bir smokin içindeydi, ceketinin yakaları alaz alaz parıldıyordu, bir pelerin zarafetiyle taşıdığı şık kesimli, kalın bir palto vardı omuzlarında. Derin dekolteli, vücudunu sımsıkı saran siyah bir elbise giymiş kadının sırtındaysa, yerlere kadar uzanan vizon bir kürk - üstelik k

Musica...

Resim
4 Ağustos, Basilica Santa Maria del Pi, La Rambla'nın bir arka sokağında bütün asaleti ve görkemiyle karşıladı bizi. Elimizde biletler heyecanla sıraya girdik ama etrafa bakmaktan da alamıyoruz kendimizi nasıl bir şehirse nasıl bir mimariyse resmen büyülüyor insanı. Derken yerimizi aldık beklemeye koyulduk o sırada yine basilicanın duvarlarından gözlerimizi alamıyorduk tabi ki. Sessizce bekledik ve elinde gitarıyla, uzun, siyahlar içinde bir kadın geldi. Nasıl bir zarafet... Gözlerini kapattı gülümsedi ve gitarıyla parmaklarının buluştuğu anda herkes çekim alanındaydı. Mükemmel bir akustik vardı ve o mimikler inanılmazdı. Gitar adeta bir parçasıydı kadının ve ben sanırım zaman mekan bütün algılarımı yitirdim ve hiç bir şey düşünmeden gitarı dinledim ve gözlerimi ayırmadan Ekaterina'yı izledim. Parmaklarımda müthiş bir özlem tabi ki gitarlarıma... Hiç bitmesin istedim içimden çünkü hiç bir şey düşünmedim ve gerçekten ruhum aklım dinginleşti.Sanırım salondaki herkes benimle aynı

Kaf Dağının ardına kaçsa bile aşk var!

Resim
Herkes En Doğruyu Bilir Herkes Uzman Herkes Rekortmen Öyle Eminiz ki Yolumuzdan İster Haydut İster Centilmen... Ama Aşk Var, Bir Tek Aşk Var ! Aşk Var mı, Var, Aşk Var... Herkes Bir İnancın Beşinde Herkes Militan Herkes Fedai Öyle Değiştirdik ki Dünyayı Uyanık Akıllı Dürüst Enayi Ama Aşk Var, Bir Tek Aşk Var ! Aşk Var mı, Var, Aşk Var... Kaf Dağının Ardına Kaçsa Bile Aşk Var Yatak Çarşaflarına Sıkışsa Bile Aşk Var Yalnız Bir Titreşim Olsa Ya da Bir Kıpırtı Kalsa Bile Aşk Var Paranın Esiri Olduk Ne Kadar İktisat, O Kadar Mutluluk ! Birer Birer Yeniliyorduk Önce Adalet Sonra Güzellik Ama Aşk Var, Bir Tek Aşk Var ! Aşk Var mı, Var, Aşk Var... Savaştık Savaşa Yazdık Yenen Ağlar Yenilen Ağlar Bir Baktık ki Yapayalnızdık Diyen Ağlar Demeyen Ağlar Ama Aşk Var, Bir Tek Aşk Var ! Aşk Var mı, Var, Aşk Var...