ÇİNKA

Fransızca öğrenme çabalarımın en zevkli kısmı şarkılar olmuştu tabiki. Hele bir de anlayınca ne dediğini kısıtlı hatta yok denebilecek kadar az Fransızcamla bir çocuk neşesi kaplardı içimi. Sinem'in yanında alıp soluğu burda şöyle şöyle mi diyor diye kendimden emin sorduğumda aldığım evet cevabı mutlu ederdi beni. Seviyorum bu şarkıyı bir dizesini anlasam da bunca yaygaraya değer. Çünkü insana adeta coşku aşılayan, hangi şehrin sokağında gezersen gez adımlarını hızlandırabilecek kadar zirzop bir şarkıdır bu! Dinleye dinleye bitmeyenlerden...

Ne güzel bir şarkıdır bu neşeyle uyandığımda hemen dilimdedir. Hele bir de hava güzelse bugünkü gibi parlıyorsa güneş tepede, ezgilerin en güzeli sözlerin en tatlısı oluverir. Aklıma Gökhan Kırdarın bize başarılar çocuklar dediği an gelir dinlerken, birden lise yıllarına Bostancı gösteri merkezindeki dünyanın en amatör grubunun başına gelebilecek en heyecanlı bekleyişi gelir. Bu şarkı umudu hatırlatır.Üç gitar, bir keman, küçük bir okulun kocaman desteğiyle, dünyanın en naif; en basit bestesiyle ve bir minibüsle yola çıkmak anılar listemde en başlardadır hala.Bir mart ayıydı o da, ne tesadüf şimdi de nazlanarak gelen baharı karşıladım bu sabah şarkınla Gökhan Abi, müziğine sağlık!

Ellerimi ısıtmaya yetmese de etrafı aydınlatan parıl parıl parlatan tatlı güneşimiz Pazar gününü huzurlu iç açıcı bir hale getirdi. Deniz hafif hafif dalgalanıyor rüzgarda ama masmavi ışıl ışıl ufuklar, huzur veriyor. Derken bir şarkıya takılıyor aklım mırıldana mırıldana sahil boyu yürüyorum, denizin kokusunu içime çeke çeke. Unutmadan bir de yaz özlemi içimde deli gibi bırakmak istiyorum kendimi suya ama bir numaralı düşmanımdır şu hayatta soğuk, yapamıyorum. Hem bir pazar günü hem de deniz kokusuyla dolu olunca hemen çocukluğuma dönüyorum ve babam kayıkla uğraşırken limanda kendi kendime koşuşturmacam, ördekleri izleyişim ve babamın işine ara vermesiyle  birlikte gazoz almaya gidişimiz. Kayıkhanelerin önünden geçerken babama selam veren hal hatır soran, bana gülümseyen amcalar... Hava tıpkı  bugünkü gibi güneş yalancı, parlıyor ama ellerim yine soğuk.Gerçi elleri soğuk olanın kalbi sıcak olurmuş sonradan öğrendim.Babamın yürürken bitmek tükenmek bilmeyen deniz, doğa, hayvanl

Pukrinora vamoxtu do muyvasen haşo vamiçkin!  Mtvyi tumz kododu hem ti:) Bahar dedik çiçek zamanı dedik ama lapa lapa kar yağdı bu gece. Baharı beklemeye devam edeceğiz anlaşılan. Dostlarla muhabbet,yerde yeni taptaze tutmuş karlar üzerinde bırakılan ayak izleriyle gece tamamlandı kar tanelerinin büyüsü eşliğinde. Bazen dondurmak istiyorum anı, öylece asılı kalsın havada kar taneleri çok güzel olmaz mıydı? Gece bitti dedim ama henüz gözlerime uyku uğramadı aslında tam geliyorken kovaladım kapıdan ve yazmaya başladım. Bu gece güzel, her yer bembeyaz okunacak satırlar, dizeler; dinlenecek şarkılar varken yani aklım onlardayken uyuyamadım, iyi de oluyor. Gece dinlendiriyor usul usul huzur veriyor. Hoş geldin diyor buyur bir kahvemi iç oturalım muhabbet edelim güzel şeylerden bahsedelim diyor içinde hep huzur olsun yanyana gelen harika notalar tadında olsun her şey. Derinleşsin zaman belki o zaman dondurabiliriz onu, ertelemiş gibi güne kavuşma süremizi seviniriz huzurlu bir uykuy

İsmail Abim'e, Yum yum yum uyusam ben gözlüklerimle, sonra bir baksam ki uçup gitmiş içimdeki küller.Atmamış mıyım hepsini denize... Rengarenk bir tül kafamda uçuşuyormuş hem de allı pullu ve yüzüme yerleşmiş kocaman bir gülümseme.Bir de el sallıyormuşuz neşeyle benim bütün siyahlarımı alıp götüren gemiye birlikte... Çinka

Pukrinora Lazca'da ilkbahar, çiçek mevsimi demek. Mart ayında başladım yazmaya o zaman da dedim ki bahar zamanı olsun adı. Yazayım, çizeyim, çalayım, söyleyeyim buradan, hatırda kalsın hepsi bu sayede. Bakalım neler paylaşacağız birlikte? Neler dökülecek bakalım dilimizden, gönlümüzden, aklımızın karmaşasından ve hayatın sokaklarından... bekleyelim ve görelim:)