Kayıtlar

Ekim, 2012 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Gezelim çilli güzelim;)

Resim
Çilli Güzelim;) Yirmilik dişimin ağrıları, ateşim çıkmış al al yanaklarım, kahkaha atmaktan resmen acıyan yüz kaslarım, bağır çağır ders anlatmaktan bitap boğazım, yağmurlu havanın gereği topuklu botlara geçişin ayaklarıma verdiği sızı, derken baktım; bir ayı daha geride bıraktık bırakacağız.Koş koş, yarış klavyenin başına geçtim; son bir gayret parmaklarıma kuvvet hadi bakalım. E yazacak çok şey birikmişken içimde mi kalsın hepsi acaba? Cıııkss! Kalmasın!:) Gözlerim yollarda amazondan beklerken kafademisyen  kitaplarımı, kendimi başucumdaki doğum günüsü kitaplığıma saldım. Öyle dünyalara girdim, o kada güzel okudum, o kada içlerine daldım ki; bulamadım kendimi. Zaten affetmiştim kendimi evvelinden, ooh üstüne bir de özgür bıraktım. O dünyalarda dolaşırken bir de çekirdek ailemi yanıma aldım ve uçtuk sıcacık masmavi bir diyara,  sarı bir masal sarayına. Şelalelerin altında sırılsıklam dilekler tuttum, meltem rüzgarı eserken çingiş pembe fıstık yeşil hamaklarda, ruhumu huşu i

Son Demlerinde Teşrinievvel

Resim
Tertemiz bir çarşaf ser; beyaz yumuşak bir yastık rüya istemem "renk renk battaniyemin" huzurundan başka Köşedeki minderde otur usul sesle bir şeyler anlat bana, bir şeyler söyle her şey eskisi gibi olsun ben hiç gitmemiş olayım* Gönlüm uçmak dilerken semavi ülkelere; Ayağım takılıyor yerdeki gölgelere* Hayatımın ana renkleriyle süslü bir Asl-ı teşrinievvel pastası Yemyeşil bir aşk-ı deryadır bazı bazı teşrinievvel Hikayesiz, seyirci kalmamak ve asla Mutsuzlar kervanına uymamak yeminiyle Dillere pelesenk bir şarkıdır teşrinievvel

Kuyara & Adako

Resim
"Bütün çağların trajedisi bu, Ku-ya-ra; 'Kumda yatma rahatlığı'. A-da-ko: 'Ağaç dalı kompleksi'. Şimdi kumda yattığım için kuyara diyorum. Daha da genişletilebilir. Kuyara, alışılmış tatların sürüp gitmesindeki rahatlıktır. Düşünmeden uyuyuvermek. Biteviye geçen günlerin kolaylığı. Ya Adako? Ağaç dalındaki, gövdeden ayrılma eğilimini fark ettin mi bilmem? Hep öyle öteye uzar. Gövdenin toprağa kök salmış rahatlığından bir kaçıştır bu. Özgürlüğe susamışlıktır. Buna ben 'ağaç dalı kompleksi' diyorum. Genç hastalığıdır. Çoğunlukla Kuyara dişidir. Adako erkek. Pek seyrek cins değiştirdikleri de olur. Ağaç dalı kompleksine tutulmuş kişi tedirgindir. İnsanların ağaç dallarını budayıp gövdeye yaklaştırdıkları gibi, yakınları onun içindeki bu Adako'yu da budarlar. Onu gövdeden ayırmak için ellerinden geleni yaparlar. Kimi insana ne yapılsa yararı olmaz. Asi daldır o. Ayrılır. Balta işlemez ona." Diyor C. ya da Aylak Adam. Kimsenin içindeki Adako buda

Şahane Günler;)

Resim
Şahane günlerden aktaracaklarım şunlar efendim: Intouchables - Can dostum, güzel bir Fransız filmi. Gerçek hayattan öyküler hep etkileyici oluyor zaten. Driss'in gülüşü için bile izlemeye değer sanırım. Artılarıyla eksileriyle hem gülümseten hem hüzünlendiren sıcak bir film. Bir de müzikleri var, filmden bile daha güzel denebilir:) Film faslını bitirdik, yeni müzikler keşfettik - ki üstteki sadece küçük bir örnektir - derken bir de baktım kim Karadeniz yollarına düşmüş de geliyor hasretle ve büyülü müziğiyle,kim? Cem Adrian! Siyah bir veda öpücüğünü pek dinleyemesem de 2007 yazı ve "Aşk bu gece şehri terk etti" albümünün şarkıları hatırına düştüm Trabzon yollarına. Garage Barı bulduk ve Cem'i beklemeye koyulduk. Ne bir eksik ne bir fazla sayı olarak mekana tam uyum sağlayan dinleyici kitlesi hoştu. Derken siyah takım elbiseli üç adam aramızdan usulca sahneye süzüldüler. Biri beyaz piyanonun başına, diğeri viyolonselin ve Cem de mikrofonun başına. Sa

İbrişim

Resim
Sen bu kentte yoksun Sen bu kente hiç gelmedin Adını bile duymadın bu kentin Seni arıyorum bu kentte İbrişim Seni sevdiğim zamanlarda sen daha yoktun Şimdi evinde değilsin biliyorum Yine de umutla telefon ediyorum Seni arıyorum bütün zamanlarda İbrişim Bu şiirlerin tadına varamayacaksın Gönderemediğim mektupları okuyamayacaksın Hiçbir yerde ve hiçbir zamandasın Yine de sana şiirler yazıyorum İbrişim Belki sen bu dünyada yoksun Belki ben hiç olmadım senin dünyanda Olmadığımız zamanlarda olmadığımız yerlerde Seni arıyorum olmadığın dünyada İbrişim 23 Ekim 1982 / Aziz NESİN

Aşkın Cep Defteri

Resim
Bazı insanların yüzü buralı değildir. Görür görmez anlarsınız. Çekip gideceklerdir, hem de ilk fırsatta. Dolayısıyla onlara bakarken onları yaşanan anın boşluğuna çivilemek istercesine bütün gözlerinizle bakarsınız. İleride anımsamanızı kolaylaştıracağına inandığınız dipdiri bir dikkatle bakarsınız. Sonradan yaşadıklarınız ne olursa olsun, ilk bakışta gördükleriniz doğru çıkar. Çekip giderler de gene. Yazınızda yazılıdır bu. Bakışlarınızda da. ... Tüketilene kadar kullanılmış aşkları daha çok hatıralar ağrıtırken, yarım yamalak kalmış aşklar yaşlandıkça başka türlü bir sızıyla yeniden yüze vurur. Olmamışlık başka türlü dokunur insanın içine. Yarım kalmışlık zamanın yetim boyutudur belki... ... Aşkın hakkı her zaman beraberlik olmuyor. Onunla ilgili hayal kuramıyor artık insan, ama o aşk yerinde duruyor. Sahipsiz, ama kapladığı yere sadık. ... Kalp ezberi. İçimde duran. ... Hayat hep sizi sahip olduklarınızla cezalandırır. Kalbi fazla olanların canı daha çok yanar. ... En k

Melankoli...

Resim
Bir adet Şarkı Okuma Kitabı - Bülent Somay, bir adet Aşkın Cep Kitabı- Murathan Mungan ve müzikadan rastlantı bir adet minik serçe şarkısı... Sonuç melankolik haller... Hoş geldin Ekim! Gerisi malum; Kasım, Aralık... Neyse biz yine Sezen'e kulak verelim: Lâl olmuş dilim benim Sen sor beni dağlara Sır olmuş sözüm benim  Kulak ver rüzgârlara Kendinden bul sen beni  Kendinden bil sen beni İster yüz sür yağmura İster anlat suya Kar kapamış yolları Yola sor, kara sorma Kendinden bul sen beni Kendinden bil sen beni Bu dünyanın sarhoşuyum çocuklar gibi  Sev beni anneni sever gibi Sır olmuş sözüm benim Kulak ver rüzgârlara İster yüz sür yağmura İster anlat suya Kendinden bul sen beni Kendinden bil sen beni Kar kapamış yolları Yola sor, kara sorma Dağlara sor beni Rüzgârlara sor beni Yollara sor beni  Kendinden bul beni  Kendinden bil beni