Kayıtlar

2014 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

FiLiN yOlCuLuĞu.

Resim
Ben de başlık atarken Jose Saramago gibi pek umursamadım büyük harfi küçük harfi. Dilbilgisi kuralları da neymiş... Saramago bu romanını hastalığı dolayısıyla ara vererek hatta bir kısmını da hastaneden yazmış. Bitirememe korkusu duyarak yazmış neyse ki tamamlamış ve Filin Yolculuğu son eseri olmuş. İyi ki de bitirmiş, gerçi ben de yazarın ara vererek yazması misali bayağı uzunca bir sürede ancak okuyabildim bu kitabı sebebini de tam bilemiyorum. Belki diyalog formunda olmayan diyalogların içinde kimin söz aldığının belirtilmemesinden belki de  uzayıp giden cümlelerde  betimlemelerin ve düşüncelerin birbirini kovalamasından. Normalden biraz daha fazla konsantre gerektirdiği için bu üslup biraz uzun sürede okudum galiba. Kitabın orijinal metininde hiç dipnot yokmuş fakat çevirmenimiz Portekiz kültürüne ve coğrafyasına ait göndermeleri anlayabilmemiz adına eklemeler yapmış ve faydalı da olmuş kanımca. Ayrıca gerçekten de zor bir metni başarıyla çevirebilmiş olduğunu hissettim her

Hazan'a Veda...

Resim
Ah müzik çalarım neler yaptın yaptın bu sabah. Kıyı boyunca hafif yağmur altında hızla ilerleyen dolmuşun penceresinden yansıyanlara harikulade bir fon seçtin. Mozart Andante (Piano concerto no. 21)... Bir kere daha şiddetle hissettim, anladım ve gördüm ki Mozart'ın müziğinde doğanın sesi var doğanın düzenin kendisi var, yaratıcıyı yücelten bir şeyler var her notada. Pencereden görünenler arasında en güzeller yine yaratıcının eserleri. Yapraklarına veda eden ağaçlar, bordodan sarıya hazan tonlarındaki yapraklar, kasalarda satılmayı bekleyen sarı ışık altında mandalinalar, gri gökyüzü, kara bir deniz, bembeyaz köpük köpük dans eden dalgalar... Nasıl bir düzen, nasıl bir kusursuzluk... İnsan eliyle olanları ise gözümün görmemesi, gördüysem de algılamaması için bir çaba sarf ettiğimi söylememe gerek yok sanırım. Ah insanlar ah... Ne kadar aciz ve çirkin olabiliyoruz bu düzen içinde. Güzün kışa hoş geldin diye fısıldadığını duyar gibi oldum ve gülümseyerek içimden ben de hoşç

Anneanne...

Resim
Ölüm yıldönümünde andık onu pek hatırlamadığım bir kaç fotoğraftan ibaret hayalimde canlanan. Ben kucağındayım o yaşlı bir o kadar kibar ve zarif bir kadın. Ud çalarmış kına gecelerinde mahallenin kadınlarına bir de söylermiş çok güzel bense hayatta kalan arkadaşlarından duydum bunları hep. O zaman anneannecim bir başka dilden sana gelsin bu çokça söylediğin gelin nazlaması...

Zamba Para Olvidar

Resim
Uzunca bir süredir benim gönül listelerimde üst sıralarda bu şarkı efendim. Biraz acıklı esasında aşk acısınan dert yanan sitemkar bir edalar bir haller var sözlerde ama bir yandan da sıcacık. Sonunda aşktan kalan gitarımla çalıp durduğum şu berbat şarkıdan ibaret... diyor be isyaaaan! Çağan Irmak tavsiyesidir efendim hemen baş tacı edilir...  

Biraz kitap biraz müzik

Resim
Okuduklarım, izlediklerim ve dinlediklerim oldukça karışık bir süredir. Bir solukta okuduklarım, dinleye dinleye bıkmadıklarım derken bakalım hangileri ne gibi izler bırakmış... Öncelikle Uygar Şirin geliyor aklıma. Egoist okurda sayesinde iki kitabını okudum Anne Tut Elimi ve Karışık Kaset. Anne Tut Elimi beni sürükledi kelimenin tam anlamıyla biraz da gerildim ama okumaya değer konuşmayan Ceren'in hikayesi. Tam da şöyle başlar:  Ben konuşsaydım, size konuşmanın nasıl bir şey olduğunu anlatırdım. Ben konuşmayı hep bir şeylere benzetirim. Konuşmak, pazar sabahı altı buçukta uyandıktan sonra, o günü pazartesi sandığınız için kalkıp okula gitmeye hazırlanırken, tatil olduğunu fark edip tekrar uyumaya benzer. Konuşmak, yolda giderken bir köpeğin sizi çok sevip peşinize takılmasına benzer. Konuşmak, çayınız çok sıcak diye annenizin birazını döküp üstüne soğuk su eklemesine benzer. Konuşmak, çok sevdiğiniz bir şeyi, tokanızı ya da terliğinizi ya da kalem kutunuzu bir türlü bulamadıkt

En Güzel Günlerini Demek Bensiz Yaşadın...

Resim
Zaten ne yazarsan yaz kelimelerle anlatılamayacak bir şarkı 'Huysuz ve Tatlı Kadın'... İster Müzeyyen Senar'dan dinle ister Zeki Müren'den ve istersen daha nice güzel sesten ve yorumdan... Yüreğini şarkılara, müziğe ve dizelere açmış olanların her daim içine işler. Derken bir kitap çıkar karşına: En Güzel Günlerini Demek Bensiz Yaşadın... Kitaptan önce yazarla olan bir röportaj çıktı gerçi karşıma ama Can Gürses'in kendi hikayesi röportaja yansıyanlardan okuyabildiğim kadarıyla zaten yeterince farklı, başarılı ve iddialı. Kitabı heyecanla açtım ve ne göreyim sevilmeyen yemekler, eşyalar dile gelmiş. Kalabalık bir aile sofrasında Edibe Hanım'ın çeşit çeşit yemekleri ve çeşit çeşit aile üyeleri... Hepsinin hikayesi sanki hepimizin hikayesi. Bir de güzel şarkılar eşlik ediyor ki bu sofraya sormayın gitsin. Onları da ekliyorum buraya tabi ki... Her satırından zevk aldığım, lezzetli ve nostaljik sayfalar akıp gitmesin diye kendimi durdurduğum güzel kitaplardan biri

Güzel

Resim
Kadın vurmuş maltıza tencereyi  Fasulye pişiriyordu  Adam düşünüyordu  Altmış beş fasulye diyordu  Yirmi beş de soğan  Doksan  İki yüz de yağ  Etti mi sana iki yüz doksan  Yaaa  Adam düşünüyordu  Bir kundura almalı diyordu  Hayrı kalmadı bunların  Su alıyor bunlar diyordu Nasıl etsem diyordu  Çocuk zıpzıp oynuyordu  Kedi sıçan tutuyordu  Kedinin tuttuğu sıçan  Ecel terleri döküyordu  Fasulyeler helme döküyordu  Çocuğun zıpzıpları  Kilimin sarısından mavisine  Mavisinden alına geçiyordu  Adamların kafasından hayaller geçiyordu  Kiminin han hamam geçiyordu  Soğan ekmek kiminin  Gökten bulutlar geçiyordu  Gök mavisi titriyordu bulutların ötesinde  Güzel güzel Oktay Rifat

Seher Vakti

Resim
Nasıl bir yorum, nasıl bir ses... Dinle dinle nağmelerde kaybol şarkılarından...

Last Forever...

Resim
Efendim malum uzun soluklu "How I met your mother" dizisi sona erdi... Seyircilerin bir kısmını pek memnun etmeyen bir sonla veda etti. Aslında bence tam da hayatta olduğu gibiydi her şey, tam beceremedim çevirisini sanırım. Kısaca, lifelike... İlk kez üniversite birinci sınıfta bir hocamız izletmişti bir bölüm. Fonetik dersinde bir ses olayını anlatmak içindi galiba. Az değil dokuz yıllık dizi nihayetinde... Herkese vay be o kadar zaman oldu mu yahu dedirtip bir de ufaktan kişisel geçmişi yad ettirdi finalinin gelip çatmasıyla. Velhasıl eğlenceli, kararsız, duygusal, sevgi dolu beş karakteri izlemek güzeldi. Ayrıca dizinin yaratıcılarının hikayeyi böyle ince ince ve güzelce kurgulamış olması da takdire şayan. Hem merak ettirdiler hem şaşırttılar hem güldürdüler hem de benim gibi sulu gözlüler için bayağı ağlattılar diyebiliriz:) Bir de şarkılar var tabi ki dinlerken inanılmaz keyif aldığım. En başta da "save it for a rainy day" geliyor. Sonra da playlistte ne

Didaktik Şarkı

Efendim seçimler geldi kapımıza, yerel seçimler döndü bir genel seçim havasına... Mitingler, reklamlar, şarkılar, türküler... Partiler ve adaylar yarışıyor, kapışıyor. İsmail Abice olaaaylar, olayylar yani! Hal böyle olunca nedense aklıma hep Candan Erçetin'in ninnisi geliyor. Uyusunda büyüsün ninni  Tıpış tıpış yürüsün ninni  Dertlerini sürüsün ninni  Oğlum kızım uyusun ninni  Evvel zaman içinde kalbur saman içinde  Çok da uzun olmayan belli bir zaman önce  Çok da uzak olmayan çok güzel diyarın birinde  Bereketi dillerden düşmeyen bir köy varmış  Denizi de bilirmiş dalga bilirmiş bu güzel köyün insanı  Yağmurda yürür karda kayar ama güneşli günleri severmiş  Meze yaparmış bu köylüler iki kadehe tüm acılarını  Böylece birden unutuverirmiş geçmiş dargınlıklarını  Aslına bakacak olursan çok zengnmiş tarlaları  Ama nedeni bilinmez bu köylüler her daim fakir  Yokmuş galiba köydeki kargaların bunda bir etkisi  Böyle gelmiş böyle gidermiş ne de olsa

En güzel kadınlar karması

Resim
Kadına şiddet almış başını giderken, kadın cinayetlerine ilişkin rakamları sadece rakam olarak kanıksayıp yaşamaya devam ederken türküler ve şarkılar sadece fonda dönüp durmaz bir anda içine işler ve hatırlatır bir sürü şeyi ve fark edersin kadını, kadının sazımızda sözümüzde nasıl güzel anlatıldığını... En güzel kadınlar karması yapmaya karar verirsin. İlk sırayı Fadime'ye veriyorum. Karadeniz'in kızı belgeseline de ne yakışmış... Türkülere sığmayan, paylaşılamayan, anlaşılamayan Fadimelere... Sırada ise Elif var. İnce ince dokunan yüreğe... Üçüncü sırada güzeller güzeli Zeynep...  Dördüncü ise E Asiye... adına kurban, yakıp kavuran Asiye... En sonda da bir sitem var Suzan'a....

My lighthouse...

Resim
In my wrestling and in my doubts In my failures You won't walk out You're great love will lead me through You are the peace in my troubled sea In the silence You won't let go In the questions Your truth will hold Your great love will lead me through You are the peace in my troubled sea My lighthouse  My lighthouse Shining in the darkness I will follow you My lighthouse My lighthouse I will trust the promise You will carry me safe to shore Safe to shore I won't fear what tomorrow brings With each morning I'll rise and sing My God's love will lead me through You are the peace in my troubled sea Fire before us You're the brightest You will lead us through the storms