Leyla, Temple, Mozart, Balina...

Bu gün bir duygu seline kapıldım ki anlatmak istedim. Çok modern sarı üzerine çay yaprağı desenli belediye otobüsü ile tıngır mıngır okula giderken Leyla'nın Evi'nin son sayfalarını okuyordum. O nasıl duygusal bir son nasıl insanın içine dokunan bir insan Leyla... Derken gözlerimden pıt pıt yaşlar aktı e biraz tuttum da kendimi malum otobüsteydim. Sonra okula geldim bir baktım Merve günüymüş:) Bir filmden bahsetti izleyeceklermiş öğrencilerle dedim ki benim minikler de izlesin. Gerçek bir yaşam öyküsünü anlatan film otizm ile ilgiliydi. Ben de çocuklarla beraber izledim. Gözyaşlarım sel olup akardı peçeteler yetişmezdi de öğrencilerin arasında tuttum kendimi. E sonucu baş ağrısı oldu tabi ki. Otizm'le ilgili olması bana amfideki özel eğitim derslerini hatırlattı. Hocamız o kadar etkileyici bir şekilde anlatmıştı ki her şeyi  kendi hastalarından örnekler vererek... Dün gibi aklımda hepsi. Bir de minnoşun çok sevdiği ve sayesinde okuduğum Mozart ve Balina geldi aklıma. E duygu seli olmasın da ne olsun acaba? 

Leyla'nın Evi


Kitabın sonunda Livaneli ile yapılan bir söyleşiye yer verilmiş. Altı çizilen bölüm ise şöyle:
... Nietzsche'nin "Müziksiz bir hayat hatadır" dediği gibi "müziksiz bir roman" da hata mı yoksa?
Bilemiyorum, bilinç altında olup biten şeyler bunlar. Evet Nietzche'ye katılmamak mümkün değil: Müziksiz bir hayat hatadır!; ama burada düşünürün "müzik" dediği şey, başta dost Wagner olmak üzere görkemli bir gelenek. Zaten Nietzsche de besteciydi, biliyorsunuz. O dönemlerde transistörler, hoparlörler olmadığı için müzik hayatınıza müdahale edemiyordu. Ama şimdi öyle değil ki... Her yerden, her köşeden bir ses saldırıyor üstünüze. Elias Canetti'nin Kamaşma romanındaki kahraman, niye insanların göz kapakları var da kulak kapakları yok, diye düşünür. Ben de o haldeyim ve diyorum ki: "Kötü müzikle geçen hayat, daha büyük bir hatadır.!"
Livaneli'ye katılmamak imkansız.

Temple Grandin


Şu anda profesör olan bir otistik ve hikayesi ilham kaynağı olmalı bence. Ve filmde annesinin gözleri yaşlı söylediği şu sözler: Different not less!

Kendisinin kitapları da varmış.


Bir de bana hatırlattığı bir kitap Mozart ve Balina, sıradışı bir aşk öyküsü...
 

Son olarak da Temple Grandin'in mezuniyetinde bağıra bağıra söylediği şarkı:

When you walk through a storm
Hold your head up high
And don't be afraid of the dark


At the end of the storm
Is a golden sky
And the sweet silver song of the lark


Walk on through the wind
Walk on through the rain
Though your dreams be tossed and blown


Walk on walk on with hope in your heart
And you'll never walk alone
You'll never walk alone

Yorumlar

Merve E. dedi ki…
Bu arada "You'll never walk alone" aynı zamanda Liverpool'un (futbol takımı olan) şarkısı, taraftarlar her maçtan önce bağıra çağıra bunu söylüyorlar. Bu şarkıyı canlı dinlediğim gün aklıma geldi, sahne zaten onun dışında da duygusal, Temple'a mı duygulanayım, "hey gidi günler tey tey" mi diyeyim, böyle bir duygu karmaşası yaşadım o anda :)

Bu blogdaki popüler yayınlar

Mor

Mor Menekşe Aç Dostlar ve Altın Gözlü Çocuk

Kuyara & Adako