Kayıtlar

Dinleye Dinleye Bitmeyenler etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Mevsim Çiçekleri

Resim
Fasl-ı Hazân sona eriyor yavaş yavaş. Etrafta en güzel tonları solup giden yaprakların, kışa bu hazırlık... Derken bu güzel mevsime, sıcacık bir uğurlama şarkısı gelmiş Evrencan Gündüz'den.  Tam zamanı dinlemenin, şimdiden yazıp bırakayım: Hoşça kal sonbahar, ne güzeldin! Yeniden buluşmak üzere...

Yeniden Başlamalı

Resim
Gülpembe bahar türküleriyle, kıyıda gölgesine oturup zeytin ağacının Ben geldim derim eski günlerin düşelim yollarına kanayan sevgi çiçeğinin Yeniden doğup eline günün, yeniden duyup adını gülün Yeniden... Yeniden başlamalı, yeniden anlamalı, yeniden dinlemeli o yiten türküleri Dağılır gider kara bir bulut dokununca bir dost eli... Nerde tükettin türkülerini, yanıyor işte ışık o serin dost odalarında Aç kapını çık eskisi gibi yolunu gözlemesin kıyıda zeytin ağaçları Yeniden yürü tozlu yollara, yeniden uyan o sabahlara, yeniden.... Açılır dost kucağı, açılır sevgi gülü, açılınca yeniden o büyük eski kapı Dağılır gider kara bir bulut dokunca bir dost eli... Bir teşrinievvel daha geçerken ömrümüzden, yeniden başlamalı yazmaya dedim öyle geldi içimden. Bir sürü şarkı, şiir, öykü, fotoğraf ve hikaye birikti malum, o zaman ben geldim diyorum. Çinka-Nana

Hazan'a Veda...

Resim
Ah müzik çalarım neler yaptın yaptın bu sabah. Kıyı boyunca hafif yağmur altında hızla ilerleyen dolmuşun penceresinden yansıyanlara harikulade bir fon seçtin. Mozart Andante (Piano concerto no. 21)... Bir kere daha şiddetle hissettim, anladım ve gördüm ki Mozart'ın müziğinde doğanın sesi var doğanın düzenin kendisi var, yaratıcıyı yücelten bir şeyler var her notada. Pencereden görünenler arasında en güzeller yine yaratıcının eserleri. Yapraklarına veda eden ağaçlar, bordodan sarıya hazan tonlarındaki yapraklar, kasalarda satılmayı bekleyen sarı ışık altında mandalinalar, gri gökyüzü, kara bir deniz, bembeyaz köpük köpük dans eden dalgalar... Nasıl bir düzen, nasıl bir kusursuzluk... İnsan eliyle olanları ise gözümün görmemesi, gördüysem de algılamaması için bir çaba sarf ettiğimi söylememe gerek yok sanırım. Ah insanlar ah... Ne kadar aciz ve çirkin olabiliyoruz bu düzen içinde. Güzün kışa hoş geldin diye fısıldadığını duyar gibi oldum ve gülümseyerek içimden ben de hoşç...

Zamba Para Olvidar

Resim
Uzunca bir süredir benim gönül listelerimde üst sıralarda bu şarkı efendim. Biraz acıklı esasında aşk acısınan dert yanan sitemkar bir edalar bir haller var sözlerde ama bir yandan da sıcacık. Sonunda aşktan kalan gitarımla çalıp durduğum şu berbat şarkıdan ibaret... diyor be isyaaaan! Çağan Irmak tavsiyesidir efendim hemen baş tacı edilir...  

Seher Vakti

Resim
Nasıl bir yorum, nasıl bir ses... Dinle dinle nağmelerde kaybol şarkılarından...

Last Forever...

Resim
Efendim malum uzun soluklu "How I met your mother" dizisi sona erdi... Seyircilerin bir kısmını pek memnun etmeyen bir sonla veda etti. Aslında bence tam da hayatta olduğu gibiydi her şey, tam beceremedim çevirisini sanırım. Kısaca, lifelike... İlk kez üniversite birinci sınıfta bir hocamız izletmişti bir bölüm. Fonetik dersinde bir ses olayını anlatmak içindi galiba. Az değil dokuz yıllık dizi nihayetinde... Herkese vay be o kadar zaman oldu mu yahu dedirtip bir de ufaktan kişisel geçmişi yad ettirdi finalinin gelip çatmasıyla. Velhasıl eğlenceli, kararsız, duygusal, sevgi dolu beş karakteri izlemek güzeldi. Ayrıca dizinin yaratıcılarının hikayeyi böyle ince ince ve güzelce kurgulamış olması da takdire şayan. Hem merak ettirdiler hem şaşırttılar hem güldürdüler hem de benim gibi sulu gözlüler için bayağı ağlattılar diyebiliriz:) Bir de şarkılar var tabi ki dinlerken inanılmaz keyif aldığım. En başta da "save it for a rainy day" geliyor. Sonra da playlistte ne...

En güzel kadınlar karması

Resim
Kadına şiddet almış başını giderken, kadın cinayetlerine ilişkin rakamları sadece rakam olarak kanıksayıp yaşamaya devam ederken türküler ve şarkılar sadece fonda dönüp durmaz bir anda içine işler ve hatırlatır bir sürü şeyi ve fark edersin kadını, kadının sazımızda sözümüzde nasıl güzel anlatıldığını... En güzel kadınlar karması yapmaya karar verirsin. İlk sırayı Fadime'ye veriyorum. Karadeniz'in kızı belgeseline de ne yakışmış... Türkülere sığmayan, paylaşılamayan, anlaşılamayan Fadimelere... Sırada ise Elif var. İnce ince dokunan yüreğe... Üçüncü sırada güzeller güzeli Zeynep...  Dördüncü ise E Asiye... adına kurban, yakıp kavuran Asiye... En sonda da bir sitem var Suzan'a....

My lighthouse...

Resim
In my wrestling and in my doubts In my failures You won't walk out You're great love will lead me through You are the peace in my troubled sea In the silence You won't let go In the questions Your truth will hold Your great love will lead me through You are the peace in my troubled sea My lighthouse  My lighthouse Shining in the darkness I will follow you My lighthouse My lighthouse I will trust the promise You will carry me safe to shore Safe to shore I won't fear what tomorrow brings With each morning I'll rise and sing My God's love will lead me through You are the peace in my troubled sea Fire before us You're the brightest You will lead us through the storms

KƷapa...

Resim
Ham tuta kƷapa ren, mteli gza-muşis ren:) Çkimi coxo Ḉinka ren na mupat, Lazuri pçağaten. Biduşuni do ma Lazuri miçkin vamapamiten e mitiz vauçkin Rizeniz. Nanaçkimi kala a çuta bipamitamt telefoniz heşo ti mutu vaoxoboƷonam. Nanaçkimi nena gomançelu :( HaƷi Lazuri nampçağumşeni nako xelineri boğo a giçkitaz! Andğa alboni biçalişi hemuşeni kayi pçağum:) Mteli biçalişam do xelineri boğo... Lazca'dan Türkçe'ye geçelim madem oturduk yazmaya yeni yılın ilk sözleri her dilde olsun değil mi? Aslında Lazca yazmak istememin sebebi dilimi özlemem. Kullanamadığım için; yani çevremde konuşacak kimse olmadığı için, etrafta pek fazla duyamadığım için duyduğum bir özlem bu. Konuşmadıkça ifade gücümün azalacağını hissettiğimden Lazca yazmak istedim. Yazarken de ne kadar keyif aldığımı gördüm ağzım kulaklarımda:) Bir de bu güzel dilin ölmemesi için kayda bir şeyler geçmek önemli. Onca güzel kelimenin onca güzel ifadenin gelecekte hiç duyulmayacak olması gözlerimin dolmasına neden oluyor. Başk...

Kasetler...

Resim
Bu akşam konser var. Haluk Levent'i dinleyeceğiz. İçimde bir neşe anlatamam. İlkokul ve ortaokul yıllarımı hatırlatıyor bana Haluk Levent şarkıları ve şiirleri. Upuzun saçlarımla çırpı gibi kara kuru bir küçük kızken kuzenlerimin peşine takılıp "canlı müzik" dinlemeye giderdim. Ne büyük mutluluk! Yaşımdan büyük işler yapınca kendini bir şey sanma yılları malum...Gitarlı abilerden gözümü alamazdım. Abilerimizden değil de gitarlarından tabi ki de:) Piyasadaki bütün şarkıları ezbere bildiğimi yazmama bile gerek yok. Vee Hopa'daki kocaman taş evin ikinci katında denize doğru bütün pencereleri açıp müzik setinin başından ayrılmadığımız zamanlar. Kasetler dizilmiş sıra sıra. A yüzü B yüzü şarkı atlamadan dinliyoruz, deli gibi bağıra bağıra söylüyoruz son ses! Başta Haluk Levent olmak üzere Ahmet Kaya, Zülfü Livaneli konser kayıtları, Oya Boralar, Ezginin Günlüğü ve niceleri... Ama Haluk Levent'in yeri nedense hep farklı olmuştur benim için. Onun şarkıları gitarı elime ...

Düş Kafalı!

Resim
Ne yazmalı da ne anlatmalı pek bilemesem de akıp gidiyor hayat. Yeni insanlar, yeni yerler, içimize yerleşip oturan gitmekler, dilimize takılan şarkılar, bulut kıvamında hayaller.... Bir an derste kahkahalar içinde, bir an yollarda düşünceler içinde, bir an masa başında planlar içinde buluyorum kendimi. Ama çoğunda da ne yapacağıma hatta nasıl hissedeceğime bile karar veremez bir haldeyim. Artık sorgulamıyorum, ekibe katıldım deli başkanının yardımcısı olma yolunda büyük bir hızla çalışmalarımı sürdürüyorum, kaptırmam kimseye! Kızıyorum her şeye! İnsanca olmayan, içinde insana dair, insanlığa dair zerre bulunmayan her şeye kızıyorum. Tam bir DÜŞ KAFALIYIM! Aman koş yarış herkesi her şeyi süsle, sonsuz iyi niyetle kutsa!  Hangi diyarın kafasıysa bu! Neyse kısacası aklımda düşlerle, giderim buradan ilk seherde. Bilirim ki uzakta onarır yürek kendini uzakta bir yerde! Nerede mi? O da bende:) Bir de unutmadan Defne&Çinka Akustika'ya devam ediyor. Ona buna şuna kızıp bu...

Hiç Bir Zaman

Resim
Yeni evime alışamamışken, kafam bilumum dünyadaki her şeye bozukken, ne düzene ne de insanlara bir mana vermezken, dünya rakı haftası gelip çatmış iken, havalar soğumuşken,beynim kıvrım kıvrım kıvranırken, ruhum güvertede salınırken, kalbimin akordu tutmazken, gitarımla aramıza kara kediler girmişken, okumak da çare etmezken, nakaratlardan sıkılmışken, yaz yaz yaz bir teze varamazken, bir yılın daha sonlarına gelmişken, ben konuşup konuşup hiç bir şeyi anlatmayı beceremezken; ancak bir Ortaçgil şarkısı anlatabilirdi beni: Sen git çay koy  Ben çok şaşırdım  Bu ev benim için biraz yeni  Sen şuraya otur  Ben de buraya  Birisi müzik koysun  Ya ondan sonrası?  Ya da hiçbir zaman  Zaten sözcükler kilitli  Sen bir şeyler ye  Ben de bol sigara  Bir tek renkler değişsin  Sen gözlerime bakıyor gibi  Ben kaçıyor gibi  Ya da tam tersi  Ya suyun öte yanı? Ya da hiçbir zaman...

Hişt hişt!

Resim
Bu kadar da olmaz ki amma! Diş ağrıma inat sabahtan beri dilimde bir şarkı...Asansörde, durakta, dolmuşta, derste, yolda... "Uyan gönlüm hadi perdeni aç çilen doldu kafesinden kaç, uyan gel uykundan dünya aşk görsün, hişt hişt!"... Derken romantik Yavız da köri soslu tavuğuna demez mi hişt hişt... O zaman Burak Aksak'a teşekkürlerimizi Sait Faik'e de saygılarımızı sunalım ve Ezginin Günlüğü'ne de bir selam çakalım:)  Hişt, Hişt! Yürüyordum. Yürüdükçe de açılıyordum. Evden kızgın çıkmıştım. Belki de tıraş bıçağına sinirlenmiştim. Olur, olur! Mutlak traş bıçağına sinirlenmiş olacağım. Otların yeşil olması, denizin mavi olması, gökyüzünün bulutsuz olması, pekala bir meseledir. Kim demiş mesele değildir, diye? Budalalık! Ya yağmur yağsaydı? Ya otların yeşili mor, ya denizin mavisi kırmızı olsaydı? Olsaydı o zaman mesele olurdu, işte. Çikolata renginde bir yaprak, çağla bademi renkli bir keçi gördüm. Birisi arkamdan: -Hişt,dedi. Dönüp baktım. Yolun kenarındak...

Gezelim çilli güzelim;)

Resim
Çilli Güzelim;) Yirmilik dişimin ağrıları, ateşim çıkmış al al yanaklarım, kahkaha atmaktan resmen acıyan yüz kaslarım, bağır çağır ders anlatmaktan bitap boğazım, yağmurlu havanın gereği topuklu botlara geçişin ayaklarıma verdiği sızı, derken baktım; bir ayı daha geride bıraktık bırakacağız.Koş koş, yarış klavyenin başına geçtim; son bir gayret parmaklarıma kuvvet hadi bakalım. E yazacak çok şey birikmişken içimde mi kalsın hepsi acaba? Cıııkss! Kalmasın!:) Gözlerim yollarda amazondan beklerken kafademisyen  kitaplarımı, kendimi başucumdaki doğum günüsü kitaplığıma saldım. Öyle dünyalara girdim, o kada güzel okudum, o kada içlerine daldım ki; bulamadım kendimi. Zaten affetmiştim kendimi evvelinden, ooh üstüne bir de özgür bıraktım. O dünyalarda dolaşırken bir de çekirdek ailemi yanıma aldım ve uçtuk sıcacık masmavi bir diyara,  sarı bir masal sarayına. Şelalelerin altında sırılsıklam dilekler tuttum, meltem rüzgarı eserken çingiş pembe fıstık yeşil hamaklarda, ruhu...

Son Demlerinde Teşrinievvel

Resim
Tertemiz bir çarşaf ser; beyaz yumuşak bir yastık rüya istemem "renk renk battaniyemin" huzurundan başka Köşedeki minderde otur usul sesle bir şeyler anlat bana, bir şeyler söyle her şey eskisi gibi olsun ben hiç gitmemiş olayım* Gönlüm uçmak dilerken semavi ülkelere; Ayağım takılıyor yerdeki gölgelere* Hayatımın ana renkleriyle süslü bir Asl-ı teşrinievvel pastası Yemyeşil bir aşk-ı deryadır bazı bazı teşrinievvel Hikayesiz, seyirci kalmamak ve asla Mutsuzlar kervanına uymamak yeminiyle Dillere pelesenk bir şarkıdır teşrinievvel

Şahane Günler;)

Resim
Şahane günlerden aktaracaklarım şunlar efendim: Intouchables - Can dostum, güzel bir Fransız filmi. Gerçek hayattan öyküler hep etkileyici oluyor zaten. Driss'in gülüşü için bile izlemeye değer sanırım. Artılarıyla eksileriyle hem gülümseten hem hüzünlendiren sıcak bir film. Bir de müzikleri var, filmden bile daha güzel denebilir:) Film faslını bitirdik, yeni müzikler keşfettik - ki üstteki sadece küçük bir örnektir - derken bir de baktım kim Karadeniz yollarına düşmüş de geliyor hasretle ve büyülü müziğiyle,kim? Cem Adrian! Siyah bir veda öpücüğünü pek dinleyemesem de 2007 yazı ve "Aşk bu gece şehri terk etti" albümünün şarkıları hatırına düştüm Trabzon yollarına. Garage Barı bulduk ve Cem'i beklemeye koyulduk. Ne bir eksik ne bir fazla sayı olarak mekana tam uyum sağlayan dinleyici kitlesi hoştu. Derken siyah takım elbiseli üç adam aramızdan usulca sahneye süzüldüler. Biri beyaz piyanonun başına, diğeri viyolonselin ve Cem de mikrofonun başına. Sa...

Melankoli...

Resim
Bir adet Şarkı Okuma Kitabı - Bülent Somay, bir adet Aşkın Cep Kitabı- Murathan Mungan ve müzikadan rastlantı bir adet minik serçe şarkısı... Sonuç melankolik haller... Hoş geldin Ekim! Gerisi malum; Kasım, Aralık... Neyse biz yine Sezen'e kulak verelim: Lâl olmuş dilim benim Sen sor beni dağlara Sır olmuş sözüm benim  Kulak ver rüzgârlara Kendinden bul sen beni  Kendinden bil sen beni İster yüz sür yağmura İster anlat suya Kar kapamış yolları Yola sor, kara sorma Kendinden bul sen beni Kendinden bil sen beni Bu dünyanın sarhoşuyum çocuklar gibi  Sev beni anneni sever gibi Sır olmuş sözüm benim Kulak ver rüzgârlara İster yüz sür yağmura İster anlat suya Kendinden bul sen beni Kendinden bil sen beni Kar kapamış yolları Yola sor, kara sorma Dağlara sor beni Rüzgârlara sor beni Yollara sor beni  Kendinden bul beni  Kendinden bil beni

Hoşça kal Eylül!

Resim
Hayatımdan bir Eylül daha eksilirken Leonard Cohen'e kulak veriyorum ve Suzanne aklımda. Daha doğrusu Suzanne'in aynası.... Bülent Somay harikası "Şarkı Okuma Kitabı" sayesinde bütün bu düşler, düşünceler. Aynalar, ben'i görme çabası, günlük telaşlar, kırıklar dökükler, tatlı sürprizler, gelgitler, hala şaşırmalar, yeniden başlamalar, yollar yollar, üzümler, kümeler ve şarkılar şarkılar.... Derken sonunda sakin huzurlu bir gece, lacivert bulutlu gökyüzü , ılık bir rüzgar ... Ah Eylül senden ne geldiyse, benden ne aldıysan hepsi kabulüm hiç sesimi çıkarmam, çıkaramam; aramızı bozmam koşulsuz sevgi benimki!  And she shows you where to look   Among the garbage and the flowers   There are heroes in the seaweed   There are children in the morning   They are leaning out for love   And they will lean that way forever   While Suzanne holds the mirror  

Bitmesin Eylül!

Resim
Her ne kadar bu yıl harika bir konserle karşılayamadıysam da Eylülü fena bir başlangıç yapmadık;) Ama neden bu kadar çabuk geçip gittin de sonlarına geldik?Bütün ayları sana ulaşmak için yaşarken sen ne ara gelip geçtin Eylül söyle bana! Şimdi başlasın dönem gelsin sıkıcı Ekim ve devamı. Neyse diğer ayların mevsimlerin de boynunu bükmeyelim onlar da idare eder;) Bu gün ekinoks, yarın doğum günüm bir de yeni dönemimiz başlıyor. Hepsi güzel olsun en az Eylül kadar! Müzik olsun şiir olsun deniz olsun öylece aksın zaman;) Madem öyle kendime hediyem olsun bir şarkı da:  Yeni Türkü söylüyor efendim Eyvallah yediveren hayata!;)

Efkar karmasından seçmece...

Resim
Nasıl bir şarkıdır ki gecenin içinde alır götürür nerelere... Bir keman bir ud dertli dertli söyleşir derken muziptir notalar ve dolu dolu güçlü bir kadın seslenir birden. Arada tatlı tatlı gitarlar... Nasıl bir şeysin sen hem efkarlı hem sevimli. Dinlemelere doyulmaz! Sinan Kaynakçı'nın efkar karmasından:)