Bu kadar da olmaz ki amma! Diş ağrıma inat sabahtan beri dilimde bir şarkı...Asansörde, durakta, dolmuşta, derste, yolda... "Uyan gönlüm hadi perdeni aç çilen doldu kafesinden kaç, uyan gel uykundan dünya aşk görsün, hişt hişt!"... Derken romantik Yavız da köri soslu tavuğuna demez mi hişt hişt... O zaman Burak Aksak'a teşekkürlerimizi Sait Faik'e de saygılarımızı sunalım ve Ezginin Günlüğü'ne de bir selam çakalım:) Hişt, Hişt! Yürüyordum. Yürüdükçe de açılıyordum. Evden kızgın çıkmıştım. Belki de tıraş bıçağına sinirlenmiştim. Olur, olur! Mutlak traş bıçağına sinirlenmiş olacağım. Otların yeşil olması, denizin mavi olması, gökyüzünün bulutsuz olması, pekala bir meseledir. Kim demiş mesele değildir, diye? Budalalık! Ya yağmur yağsaydı? Ya otların yeşili mor, ya denizin mavisi kırmızı olsaydı? Olsaydı o zaman mesele olurdu, işte. Çikolata renginde bir yaprak, çağla bademi renkli bir keçi gördüm. Birisi arkamdan: -Hişt,dedi. Dönüp baktım. Yolun kenarındak...